11.9.07

Konu dışı serbest çağrışım veya kadavralar üzerine


Lacan'ın bahsettiği, mutlaka bir yolunu bulup geri dönecek olan "usûlüne uygun gömülmemiş ölüler" ile Fransızcadaki "dolaba saklanan cesetler" (ilgilenenler için “les cadavres dans le placard“) deyişi (bir nevi halı altına süpürülmüş sorunlar silsilesi) arasındaki fark nedir? Tüm bunlar işte bu soruyla başladı.

Bu sözümona ifadeleri simgesel ve reel bağlamda incelemek pekâlâ mümkün. Ölüye karşı duyulması beklenen saygıya vurgu yaparak ne bir yere varabilir, ne de bu karşılaştırmanın güçlüklerinden sıyrılabiliriz. Her iki durumda da, ancak geçici olarak hasıraltı edilebilmiş sorunların er ya da geç su yüzüne çıkmaları söz konusu. Usûlüne uygun gömülmemiş ölülerde kalıplaşmış davranış biçimlerine çok vahim boyutlarda olduğu varsayılabilecek bir uygunsuzluk olsa da, ölülerin gömülü oldukları yadsınamaz. Usûlüne uygun gömülmemiş ölüler geri döndüklerinde, bu bir ölçüde kişisel intikamları olmakla birlikte, levazımatçıların veya ailelerinin kendilerine bilinçsizce ve sorumsuzca kazdıkları kuyuya düştüklerinin de apaçık bir göstergesidir. Dolaba saklanan cesetler ise büyük oranda ihmalkârlık ve sonuçları önceden kestirilememiş devekuşu politikalarından ötürü (burada biyolojik veya kimyasal faktörlere hiç girmeyeceğim, havasız ortamda oluşan çürütücü, bakteriyel ve asalak bilumum unsurun hücreleri yavaşça dağıtışından ve bu süreci hızlandırıcı aseptik etkiye sahip asit türlerinden hiç sıkılmadan bahsedebilecek olsam da) bir müddet sonra kokuşmaya başlarlar. Burada son derece basit bir saptamada bulunulabilir: dolaba saklanan cesetlerin asıl derdi gömülmektir ve gömütsel uzama geçiş için öncelikli olarak herhangi bir usûl arayışı içinde kesinlikle değildirler. Bu aşamada yüzlere çarpması, kafalara dank etmesi gereken nekropol özlemidir, kabristan arzusudur, olmayanın arayışıdır, ve bu bağlamda verilen mesaj imkânlar dahilindeki tek olasılık gibi görünen kokuşma olgusu sayesinde iletilir.

Usûlüne uygun gömülmemiş ölüler daha çok bilinçaltıyla ilintili vicdani bir baskı oluşturmakta ve her tür, yerli yersiz zombi korku ve fantezilerini beslemekteyken, dolaba saklanan cesetler kendinden soyutlanılması neredeyse namümkün bir somut olgu teşkil etmektedirler, yani bazı koşullarda içgörüye başvurmak gerekebilir. Kısacası, ilk durumda elimizde ahlâki ve zahiri bir görünüme sahip, mütemadiyen inkâr edilen bir ikilem varken, ikinci durumda ise tamamen kurtulunması gereken ve nasıl başa çıkılacağı da pek bilinemeyen, misafirlere "bu hafta iç çamaşırlarını yıkadığından emin misin?" sorusunu sordurabilecek pratik problemlerle karşı karşıyayız.

Hiç yorum yok: