Eylemlerinin kendisi için hayırlı sonuçlarından yola çıkarak, inançsız olmasına rağmen, Tanrı'yı her fırsatta kendi tarafına çekmek istiyordu. Hikâyesini kaleme alacak birini bulsa bile, bu yazarın, otobüs seyahatlerini, kurgusal içe doğru yolculuk metaforu kavanozuna tıkıştırarak ayaklar altına almasına tahammül edemezdi. Kendini böyle ölümsüzleştirecek bir yazarın yaşama hakkını elinden almayı bile aklından geçirebilirdi. Bu satırların yazarını da ölümle tehdit ettiği olmuştur. Adamımızın yazdıklarından kısa bir alıntı yapalım:
« Bir otobüs kazasından daha canımı yitirmeden çıktım. Her seferinde benden eksilen bir parça olmaz, en fazla yeni çizik ve kırık-çıkıklar ortaya çıkar. Karbüratör kökenli dumanların arasından süzülerek yardım çağırmak üzere bir telefona uzanırım. Bu vazifemi yerine getirip gözlerimi kapama hatasına son düştüğümde, kendimi fazla kan kaybeden bir hasta olarak bulmuştum uyandığımda. Bu yüzden sıkışmış, çırpınan, anlaşılmaz birşeyler mırıldanan insanları kol ve bacaklarından çekiştirerek şarampol düzlüklerine yatırırım. Onlarca aydır süren kaza-bela tecrübeme rağmen, hâlâ temel ilkyardım bilgisinden yoksun oluşum da benim ayıbım olarak cebime girsin. Utanç vereceği mâlumunuz, bu beni birşeyler öğrenmeye itecek kamçılayıcı bir faktör olabilir (bakarsınız imgelemimi meşgul etmekten usanmayan o hemşire hanımla tanışıveririm); kim bilir, belki de her an

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder