22.10.08

Nedir bu yayın politikası? (i)


Blôg-u Gökşün için resimleyen: Nafutnigli.

Yazamadığı hakkında yazmaktan usanç duyduğundan, sonunda reaktif olmayan birşeyler çiziktirmeye karar vermişti. Belli belirsiz bir bulantı hissetmekle birlikte, kaleminin ucuna gelenlerin serbestçe uçuşmasına izin vermeye de pek yanaşmıyordu. Dört duvar arasında tek başına boş odasında daktilosunun başında otururken içgörü gezintilerine samimi olarak çıkmayı artık pek mümkün görmüyordu. Descartes'ın "Meditasyonlar"ını aşamayacağını bilerek çabalamayı ve can çekişmeyi de gittikçe daha anlamsız bulmaya başlamıştı. Aynı ortamda bulunduğu insanları her akşam kalemiyle katlederek kâğıt üzerinde ölümsüzleştirme denemeleri yine en büyük eğlencesiydi her şeye rağmen. Odasındaki boş sayfa karşısında dünyayı yerle bir edebileceğini bilen bir şizofrenin bilincine sahip olmak bile canını sıkıyordu son günlerde.

Varlığından da artık iyice şüphe duyduğu okuyucu kitlesine bir faydası dokunmadığından, İspanyolca fiil çekimlerinde kusursuzlaşma hedefini koydu kendine. Sistemi zaten içselleştirmişti, anlamını bilmediği fiillerde de dolayısıyla sorun yaşaması söz konusu olamazdı; yaklaşık dört saatte mümkün olan tüm kuralsızlıkları da ezberlemiş görünüyordu.

Duvardaki posterlerden harfler dökülmeye başladı. Gözleriyle her birini tek tek yukarı kaldırarak anlamlı birşeyler yazmaya çalıştı, ilk denemesinde sesli harf yokluğu sabit olmakla beraber, sessiz harf sıralarında da usûlsüzlük tespit edildi. Duvardan parça parça düşmeye başlayan harfleri çekiç ve matkapla sabitlemeyi kısmen başardı. Ardından görüşü yavaş yavaş kayboldu, belli ki duvarı yok etmek gerekiyordu. Bunu herhangi bir faydacılık gütmeden nasıl yapabileceğini düşündü ve başlarda bulamadı. Sonra yeniden bulamadı. Bunu çoğunluğun memnuniyeti için yapmadığını söyledikten sonra gülme krizine girdi ve haykırarak: "Tüm dünya benden ibaretse eğer, ekseriyet de ekalliyet de benden başkası olamaz!" dedi. Argüman görünümündeki imgelerle zorunlu olarak daha fazla cambazlık yapmayı becerememeye devam edeceğini görerek yerinden kalktı.

Futbol maçı olarak anlatılan bir klasik müzik konserinde hayal etti kendini. Atayspor'da ikinci kemancıydı. Bunun anlamı birinci olacak kadar iyi olmadığı değildi. Aşağılık kompleksine sahip birinci kemancının ön plana çıkmasına izin vererek onun açıklarını kapatıyordu. Bu durumdan "tandem" diye bahsedilmesi hoşuna gitmezdi, ama bazen başka bir ifade bulamayanlara tahammül edebilmeyi seviyordu. Kendi kelimeleriyle belirtmek gerekirse, birinci kemancıyla bir tür şarlatanustatecrübeliçırakilişkileri vardı.

Hiç yorum yok: